2016 ~ Kod Mutfağı

SIRIUS information technology Ar-Ge Danışmanlık Blog Sitesine Hoşgeldiniz !

4 Eylül 2016 Pazar

Computer Engineering or Software Engineering?


Computer Engineering or Software Engineering?

Yazılım Mühendisliği: Yazılım mühendisliği, bilgisayar bilimleri konularını mühendislikte uygulamaları açısından ele alır. Ayrıca büyük yazılım sistemlerinin tasarımı, geliştirilmesi, güvenliği, yazılım projelerinin yönetilmesi ve bu yazılımların nitelik isterlerini sağlamasında kullanılan yöntemleri inceler.


Bilgisayar Mühendisliği: Bilgiyi işleyerek insanların kullanımına sunan, içinde bulunduğumuz Bilgi Çağı'nın Mesleği. Yaşamı kolaylaştırmak üzere; Bilgisayar Bilimleri teorisini temel alan ve bilgisayarların yardımcı olabileceği her konuda donanım, yazılım, iletişim ağları vb. içeren çözümler üreten; ürettiği yenilikleri her konuda yaşantımızı değiştiren Mühendislik dalı.

15 Mayıs 2016 Pazar

Bilgisayar Bilimi-Bilim Adamları 2: Richard E. Bellman ( Computer Science-Scientists 2: Richard E. Bellman )

26 Ağustos 1920 yılında New York' ta doğan Bellman, Polonya ve Rus kökenli olup, küçük bir bakkal işleten esnaf bir babanın oğludur. Matematikçidir. Dinamik programlama, bellman denklemi, belman ford algoritması gibi bir çok önemli konuyu bilgisayar dünyasına kazandırmıştır. IEEE Medal of Honor ödülüne 1979 yılında layık görülmüştür.19 Mart 1984  te vefat etmiştir.

Bilgisayar Bilimi-Bilim Adamları 1: Rudolf Bayer ( Computer Science-Scientists 1: Rudolf Bayer )

  • 7 Mayıs 1939 Almanya Doğumlu Bilgisayar Bilim Adamıdır.
  • Münih Teknik Üniversitesi Bilişim Bölümünden emekli profesördür. 
  • Bilgisayar Bilimlerinde önemli veri yapılarından olan red-black  ( kırmızı - siyah ) ağacının mucitidir.
  • 2001 yılında ACM SIGMOD Edgar F. Codd Yenilik Ödülü layık görülmüştür.

11 Mayıs 2016 Çarşamba

SMART CİTİES-AKILLI ŞEHİRLER

Yeni yayımlanan bir rapora göre, küresel akıllı şehirler pazarı 2020’de 1.4 trilyon dolara ulaşarak 2013’teki 568 milyar dolarlık piyasayı neredeyse üçe katlayacak. ( According to a newly released report, the global smart cities market by 2020 $ 1.4 trillion in 2013 and reach $ 568 billion a market of almost triples.)

http://blog.turkcell.com.tr/akilli-sehirler-pazari-3-kat-buyuyecek.

Quantum Computer- Kuantum Bilgisayarlar.

Quantum Computer

Zaman ilerledikçe, teknoloji hızla gelişiyor. Tarihten günümüze, teknolojinin ilerlemesine yön veren aygıt hiç şüphesiz ki bilgisayarlar. Günümüzde smart ( akıllı ) kavramı çok popüler. Herhangi bir aygıta, araca, makine, ya da en kaba tabirle bir demir yığınına ya da elektronik parça topluluklarını can vermek için bilgisayar kullanımı şart. Kendi kendine karar verebilen makineler elde edebilmek için bir işleme birimi ( unit processing )' ne ihtiyaç duyuluyor. Bu ihtiyacı bilgisayarlarla çözüyoruz. 

Teknolojinin hızla gelişmesi,  herhangi basit işlemi günlerce sürede çözebilen, oda büyüklüğündeki bilgisayarları; daha karmaşık işlemleri saniyeler içinde çözen, cebimizde taşıyacağabileceğimiz bilgisayara dönüştürerek, insanoğlunun hizmetine sunulmuştur. Günümüz bilgisayarların tarihçesine şöyle bir bakacak olursak:

  • 1. Kuşak (1950-1958): Lambalı teknolojiye dayanan Eniac benzeri çok büyük aygıtlar.
  • 2. Kuşak (1958-1964): Transistör kullanan bilgisayarlar.
  • 3. Kuşak (1965-1971): Transistör yerine tümdevre kullanan bilgisayarlar. Bu dönemde bilgisayarları kendi aralarında iletişim de kurabiliyorlar.
  • 4. Kuşak (1972-günümüz): Günümüz bilgisayaları[1].

Günümüz bilgisayarları 1 ya da 0 mantığına dayanarak çalışmaktadır. Bilgisayarlar için herhangi bir problemin çözümü ya vardır ya yok. Dünyaca ünlü yazar William Shakespeare ' nin sözü gibi olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu. Günümüz bilgisayarları da her konuyu bu mesele gibi ele alır.

Ancak teknoloji bize yakın gelecekte ya da şuan, yeni bir bilgisayarı hayatımıza dahil edecek. Quantum Computers- (Kuantum Bilgisayarlar ).  

İyide Nedir Bu Bilgisayarlar? 

Normal klasik bilgisayarlar, bitlerden oluşan hafıza yapısına sahiptir. Her bit 1 ve ya 0 değerini alır. Kuantum bilgisayarları ise ( quantum computers) kübitlerden( qubits ) oluşan seriler içerir. Tek bir  kübit(qubit) 1, 0 ya da bu ikisi arasındaki bir değeri alabilir. Yani Shakespeare şu zaman olsaydı ve bilgisayarların sorunu çözme felsefesi ile ilgili bir yaklaşımda bulunsaydı, olmak ya da olmamak ya da olmakla olmamak arasında, işte bütün mesele buralarda bi yerlerde, gibi yaklaşımda bulunması kaçınılmaz olacaktı.

Şimdi Ne İşe Yarayacak Diyosunuz?

Yine tarihten bir örnek vermek isterim. Bildiğiniz üzere, Michael Faraday elektrik motorunun mucitidir.
Faradayın, uzun uğraşlar sonucunda ürettiği ürününü inceleyenler, Faradaya şu soruyu yöneltirler : 

-İyide Faraday kardeş, ne işe yarayacak bu ?

Faraday bu hiç durur mu hemen yapıştırmış cevabı:

-  Yeni bir çocuk doğduğunda ne işe yarıyor peki ?

 

Yaaaa, böyle olur bu işler..

 

Her neyse yeni gelen bu bilgisayarları IBM bizim için bulut üzerinden kullanıma aç(mış)tı. İşte 

http://www.research.ibm.com/quantum/ bu linkten ilgili sayfaya ulaşarak, daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. IBM hazırlamış olduğu dersleri çalıştıktan sonra quantum bilgisayarların lojik kapılar hakkında bilgi sahibi olabilir, quantum algoritması hakkında daha detaylı olarak inceleme yapmış olabilirsiniz. 

Hepinize Kolay Gelsin.. 


 

[1] : https://tr.wikipedia.org/wiki/Bilgisayar%C4%B1n_tarih%C3%A7esi
 
 

15 Nisan 2016 Cuma

CMMI Nedir ?

CMMI (Yetenek Olgunluk Model EntegrasyonuİngilizceCapability Maturity Model Integration) — bir süreç modeli olup, örgütlerin yazılım süreçlerinin (Yazılım planlama, geliştirme, yapılandırma vb.) olgunluğunu değerlendirme modelidir.
CMMI, Carnegie Mellon Üniversitesi'ne bağlı Yazılım Mühendisliği Enstititüsü tarafından Amerikan Savunma Bakanlığı'nın isteği üzerine 1986 yılında geliştirilmeye başlanmıştır.


Olgunluk Düzeyleri

  • Düzey 1: Başlangıç
  • Düzey 2: Yönetilen
  • Düzey 3: Tanımlı
  • Düzey 4: Nicel olarak yönetilen
  • Düzey 5: İyileştirici

Yeterlik Düzeyleri

  • Düzey 0: Yetersiz
  • Duzey 1: Ifa edilen
  • Düzey 2: Yönetilen
  • Düzey 3: Tanımlı
  • Düzey 4: Nicel olarak yönetilen
  • Düzey 5: İyileştirici












14 Nisan 2016 Perşembe

BÜYÜK VERİ VE AKILLI ŞEHİRLER - BIG DATA AND SMART CITIES

       

1.      HAYAL GÜCÜNÜN ÖTESİNDE
Gelişen teknolojiler ve yoğunlaşan şehirleşme ile akıllı kentler ve insan etkileşimi artıyor.
Yaşam alanlarımız geçtiğimiz on yıllarda tecrübe etmediğimiz bir hızla değişiyor. Şehirlerin sınırları her geçen gün genişleyerek ana merkezi çevreleyen alt nüfus bölgelerini kapsama alıyor ve daha büyük şehirler oluşageliyor. Bu yapılar yıllık %4’ü aşan birleşik büyüme oranlarıyla tüm ekonomik aritmetiği altüst etmeye, ekonominin, pazarlamanın, mühendisliğin, tarımın kısacası insan hayatının yapı taşlarını yeniden tanımlamaya hazırlanıyor. Hong Kong – Shenzen koridorunun 2025 yılına kadar 120 milyon insanı barındıran devasa bir yerleşim alanı hüviyeti kazanacak olması, kentleşme minvalinde dinamiklerin nasıl köklü bir değişim geçireceğini gözler önüne seriyor. Ülkemiz de dâhil olmak üzere tüm dünyada nüfusun şehirlere doğru genişleme halinde olduğunu gözlemliyoruz. Asimetrik olarak artan nüfus daha fazla hava kirliliği, daha fazla enerji kıtlığı, daha fazla trafik sıkışıklığı ve daha fazla atık anlamına geliyor. 2050 yılına kadar artan kentleşme nüfus hareketleri mevcut dünya nüfusuna 2,5 milyar insanın daha eklenmesiyle sonuçlanacak. Kıtlaşacak kaynaklarımızın hayat stillerimize, hobilerimize, zevklerimize hatta en temel ihtiyaçlarımıza sekte vurmasını engellemek, verimliliği arttıracak “akıllı kent çözümleri” bularak mümkün olacak. Bu çözümleri kent hayatını bir parçası haline getirmek ve söz konusu çözümlerin insan hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmesi adına doğru bir şekilde iletişiminin yapılması tek çıkar yol olarak öne çıkıyor. 2025 yılına dek tüm dünyada 40’ı aşkın akıllı kent kurulacağı tahmin ediliyor. Hindistan bu bağlamda 100 akıllı kent kuracağını tüm dünyaya şimdiden duyurdu. İngiltere’nin Bristol şehri geleceğin akıllı kentini tasarlamak üzere çalışmaların başlatıldığı, milyonlarca poundluk “Bristol is Open” projesini başlattı. Dünyamızın doğusundaki Asya-Pasifik bloğunda Japon hükümeti eko-kent konsepti uyarınca inşa edilecek 13 ayrı lokasyon belirledi. Bu seyre ve işin uzmanlarının gösterdiği doğrultuya bakınca İstanbul’un da dinamik nüfus yapısı, çevresindeki yaşam alanlarını bir koridor hüviyetiyle birleştirip bünyesine katıyor olması, sürekli genişlemesi ve tüm bu devinimi sınırlı kaynaklar çerçevesinde gerçekleştirmesi nedeniyle akıllı çözümlere ihtiyaç duyulduğuna kanaat getiriyoruz. Daha akıllı binalara, daha akıllı enerji çözümlerine, daha akıllı iletişim ve bilgi teknolojilerine kısaca daha akıllı bir İstanbul’a duyulan gereksinim belirginleşiyor. Dünya nüfusunun yarısında fazlası şu an şehirlerde bir arada yaşıyor. Gelişen teknolojiler ve yoğunlaşan kentleşme insanların şehirlerle daha fazla etkileşime girmesini, insanların kamu alanlarını daha iyi değerlendirmesini, açık alanlarda yer alan inovatif çözümlerden daha etkin bir şekilde yararlanmalarını mümkün kıldı. Gerek kamuya açık alanlarda gerekse toplu taşıma araçlarında şehir sakinleriyle bağlantı kurulacak kanallar çeşitlendi. Sürekli genişleyen kentlerin açık hava reklamcılığı kanalları aracılığıyla daha fazla ziyaretçi çekmesi, gelirlerini arttırması, kültürel çeşitliliğe ve kamu yararına girişimleri öne çıkarması mümkün olacak. Yakın zamanda açık hava mecralarını ele alan bir araştırma, bu konuda toplumun beğenisinin de üst düzeyde olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların %82’si açık hava mecralarının şehri canlandırdığını belirtiyor. Barcelona kent sakinlerinin %87’si açık hava iletişimine onay verirken yalnızca %5’lik kısım açıkça karşı çıkıyor. Dünyanın 70 devasa şehrinin belediye başkanlarını bir araya getiren “C40” oluşumunun ve Rio de Janeiro Belediyesi’nin başkanı Eduardo Paes’in de belirttiği üzere, elde etmek istediğimiz değişim ancak fikirlerin ve deneyimlerin paylaşılması yoluyla mümkün kılınabilir. Sürekli artan nüfusuyla İstanbul dünyanın en dinamik büyük kentleri arasında başı çekiyor. Akıllı kent uygulamalarının konvansiyonel metotlarla analitik biçimde harmanlanması sıkışan yaşam alanları, trafik, çevre kirliliği ve altyapı sorunları gibi faktörlerle mücadele için en etkin yöntem olacak, şehirlerin dönüşümünü hızlandıracaktır.
1.1. Şehrin Hafızası
Dünyanın önde gelen gelişmiş yerel yönetimleri karmaşıklaşan kent yaşamının yarattığı ihtiyaç artışına teknoloji ve dijital dönüşümlerin yardımı ile çözüm arıyor. Bu dönüşümü sağlıklı yöneten yerel yönetimlerin başarı öyküleri şimdiden yazılmaya başlandı bile.
21. Yüzyılda gittikçe hareket kazanan kent yaşamıyla birlikte insan, araç, bina ve yer altı hizmetleri gibi kent olgusunu yaratan en önemli bileşenler de hızla büyüyor, çoğalıyor ve karmaşıklaşıyor. Dünyada birçok kent yönetimi ise bu büyüme ve yarattığı ihtiyaç artışına teknoloji ve dijital dönüşümlerin yardımı ile çözüm arıyor. Bu dönüşümü sağlıklı yöneten yerel yönetimlerin başarı öyküleri şimdiden yazılmaya başlandı bile. Günümüzde dünya genelinde akıllı belediyecilik kategorisi indeksine girmiş ülke sayısı 10’un üzerinde seyrediyor. Kısaca yaşamın mobilizasyonu ve vatandaşların hizmetlerden zaman-mekân farkı gözetmeksizin yararlanabilmesi ve bu hizmetleri sorgulayabilmesi anlamına gelen akıllı belediyecilik uygulamaları bugün birçok belediyemizde hayata geçirilmiş durumda. Örneğin; bu tür uygulamaların etkin olarak kullanıldığı belediyelerde CRM uygulamaları ile vatandaşlara her türlü aktivite bilgisi anlık olarak gönderilebiliyor ve vatandaşlar yükümlü oldukları ödemeleri mobil cihazlar vasıtasıyla bulundukları yerden ayrılmadan gerçekleştirebiliyor. Bu ve benzeri birçok örneğin çok daha gelişmiş versiyonlarına yakın zamanda hep birlikte tanıklık edeceğimiz herkes tarafından bilinen bir gerçek ancak bir kentin tümüyle akıllı kent olabilmesi için e-Devlet, e-Vatandaş, e-Yaşam, Mobilite, e-Çevre ve e-Ekonomi alanlarında belli çalışmaların senkronize şekilde sürdürülmesi gerekiyor. Ülkemiz ise, e-Devlet uygulamaları ve Online Servisler konusunda oldukça yol katetmiş olarak değerlendirilebilse de Altyapı (Infrastructure), Açık Veri (Open Data) ve e-Vatandaş (Smart Citizen) gibi uygulamalarda eksiklikler göze çarpıyor. Akıllı kentlerin vazgeçilmez öğelerinden biri olarak kabul görmeye başlayan e-Yaşam konusunda ise dünyada genelinde birçok yenilikçi uygulama hayata geçirilmek üzere. Yaşamın akıllandırılması düsturundan yola çıkan bu uygulamalar, yaşam şartlarını oluşturan temel çevresel faktörleri akıllandırarak sonuca gitme yöntemini benimsiyor. Sağlık, güvenlik ve kültür alanlarında birçok akıllı çözüm, kentlerin akıllı altyapısı ile entegre olabildiği ve gerçek zamanlı bilgi sunabildiği ölçüde sisteme dâhil olabiliyor.
1.2. Akıllanan Şehirler İle Neler Değişecek?
Endüstriyel internet sadece şirketleri değil aynı zamanda dünya nüfusunun yarısına ev sahipliği yapan kentlerdeki yaşamı da derinden etkileyecek. Peki, endüstriyel internetin kullanımı ile akıllanan şehirler sakinlerine ne gibi kolaylıklar sağlayacak?
Dünya nüfusunun yüzde 50'sinden fazlası kentlerde yaşıyor her gün biraz daha kalabalıklaşan şehirlerde ortaya çıkan sorunlar gelişen teknoloji ile aşılmaya çalışılıyor. Nüfusun  sürekli arttığı ve buna bağlı olarak yeni sorunların ortaya çıktığı şehir hayatına çözüm endüstriyel internet  olabilir. Peki bilim kurgu filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz akıllı şehirler ile hayatlarımızda neler değişecek? Son yıllarda sıkça dile getirilen akıllı şehirler insanların hayatlarında büyük kolaylıklar sağlamak konusunda oldukça iddialı. Kentlerdeki tüm sistemlerin tek bir ağda toplanmasına imkan sağlayan akıllı şehirler planlamada önemli çözümler sağlayacak. Örneğin şehir aydınlatmasını daha verimli hale getirmek için veri toplayan ve bu verileri analiz edebilen sistemler kentin hangi bölgelerinde aydınlatmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtleyerek anlık çözümler sunacak.
1.3. Trafik Sorununa Akıllı Çözüm
Trafik ışıklarının optimizasyonunu da sağlayabilecek olan sistem pek çok kentin en büyük sorunlarının başında gelen yoğun trafiğe de çözüm sağlayabilir.
1.4.Sadece Verimlilik Sağlamayacak
Akıllı şehirler şüphesiz yüksek enerji harcamalarını gözle görülür bir biçimde azaltacak. Ancak bu teknolojinin sağlayacağı tek avantaj bu değil. Acil durumlarda yardıma ihtiyaç duyan kişinin bulunduğu bölgeyi ve koşulları anında tespit edebilen sistem bu bilgileri gerekli merkezler ile paylaşarak insan hayatının kurtarılmasında da önemli rol oynayacak.
1.5.Suça Karşı Yeni Yöntemler Sunacak
Barcelona, San Francisko ve New York gibi kentlerde yavaş yavaş hayata geçmeye başlayan akıllı şehir sistemleri, sensörler ve güvenlik kameraları sayesinde görebiliyor, duyabiliyor ve hatta hissedebiliyor. Kenti anı anına izleyen ve topladığı verileri işleyerek hızlı çözümler bulan bu sistem suça karşı da etkin bir silah olabilir. Örneğin kentin farklı bölgelerinde işlenen suçları analiz eden sistem suç oranlarını tespit ederek bir suç haritası çıkarabilir ve güvenlik güçlerinin bu bağlamda önceliklerinin belirlenmesinde ve suça karşı savaşta etkili olabilir.
2.      5 ADIMDA AKILLI ŞEHİRLEŞME
Kentsel dönüşüm ile birlikte şehirlerimizin planlarında gerçekleştirilecek yerinde dokunuşlarla daha yaşanabilir ve sürdürülebilir kentler elde etmek mümkün. Peki, bir kenti geleceğe taşımak için başka nelere ihtiyaç duyulabilir?
Ülkemizin dünya ile yarışan akıllı kentler oluşturması için öncelikle plansız büyümeye, gecekondulaşmaya, sağlıksız ve kaçak yapılara son vermesinin gerekliliği artık herkesin kabul ettiği, bilinen bir gerçek. Gelecek nesillerin yaşayacağı bu akıllı kentleri inşa etmek için gereken 5 ana etmen aşağıda verilmiştir.
2.1. Akıllı kentlerin temelinde teknolojinin, teknolojinin temelinde ise hız faktörünün yattığı gerçeğinden yola çıkarak e-devlet ve e-dönüşüm kapsamında kamu kuruluşları ve belediyelerin vatandaşlarına daha hızlı ve kaliteli hizmet sağlamak için akıllı otomasyon sistemlerine geçmeleri ve e-uygulamalara daha fazla yatırım yapmaları gerekmektedir. Belediyeler, yapacakları bu yatırımlarla maliyetlerde düşüşün yanında, günlük iş süreçlerinde denetim ve kontrol mekanizmalarını da daha fazla devreye sokma fırsatı elde edecektir
2.2.  Bir kentte yaşayanların hayat standartlarını belirlemek için insanların günlük rutinlerini ne kadar konforlu gerçekleştirdikleri analiz edilmektedir. Ulaşım ise kent insanının bu günlük rutinleri içerisinde en önemlilerinden biridir. Aynı şekilde; ulaşım hatlarındaki sıkışık ve yoğun trafik, bir kentin yaşanabilirliğinin önündeki en büyük engeldir. Şehir planlamasından başlayarak dikkatle yönetilmesi gereken bu parametrenin en önemli ayağını ise toplu taşıma araçları oluşturmaktadır. Özellikler metropol kentlerde, her gün sokağa çıkan nüfusun %60’ından fazlasını toplu taşıma araçlarını kullanmaktadır. Bu açıdan metro, otobüs, metrobüs, vapur vb. toplu taşıma araçlarının -teknolojik kıstaslar gözetilerek- konforunun arttırılarak yaygınlaştırılması ile vatandaşların gündelik yaşamlarındaki en büyük sıkıntılarından biri olan ulaşım sorununda ciddi atılımlar yapılmış olacaktır.
Enerjinin kullanımı ve sürdürülebilirliğinin bu kadar gündemde olduğu günümüzde, çevre dostu yeşil yakıt kullanan toplu taşıma araçlarının sayısındaki artış hem doğanın korunumuna hem de kurumların enerji maliyetlerine büyük katkı sağlayacaktır. Bugün dünyanın en akıllı kentleri olarak gösterilen bütün şehirlerde otomasyon sistemleri ile entegre çalışan ulaşım ağlarının varlığına şahit olunmaktadır.
2.3.  Sanayi Devrimi ile birlikte başlayan köyden kente doğru olan insan akınına yeterli reaksiyonu gösteremeyen kentler günümüzde hala çarpık kentleşme ve altyapı sorunları ile yüzleşmektedir. Altyapısı tamamlanmamış olan bir şehirde ise akıllı sistemlerden bahsetmek gerçekçi olmayacaktır. İletişim, doğalgaz, enerji, kanalizasyon, yol, su vb. altyapı hizmetlerinde sağlanacak olan senkronizasyon ile birlikte ülke kaynaklarının etkin kullanımı ve israfın önlenmesinin yanı sıra yeni nesil teknolojiye sahip akıllı kent sistemlerinin de hayata geçirilmesi sağlanacaktır.
2.4.  Bir kentin planlaması gerçekleştirilirken tarihi, coğrafi, fiziki, sosyal ve kültürel yapı da göz ardı edilmemelidir. Kentsel dönüşüm ile birlikte, kent estetiğinin gözetildiği ve sürdürülebilirliğin ön plana çıkartıldığı bir yeni kentleşme hareketi sayesinde kentlerimizi beton yığını olmaktan çıkartarak, yoğunluğun eşit dağıtıldığı kentler inşa edebilecektir. Oluşturulacak yeni cazibe merkezleri ile kentlerin geleneksel merkezlerindeki yoğunluk azaltılabilecektir.
2.5.  Bilişim altyapısı tamamlanmış, güvenli, ısı yalıtımı gerçekleştirilmiş, enerjisini kendi üreten, geri dönüşüm sistemleri ve sosyal donatı alanları ile inşa edilmiş akıllı binalar ile kent insanının yaşam kalitesini yükseltebilmektedir.
3. AKILLI ŞEHİRLERİN AKILLI EVLERİ
Yakın bir gelecekte dünyanın en önemli kentlerinin “akıllı” olup olmadıklarına göre belirleneceğini düşünürsek, gelişen teknolojiyle paralel olarak akıllı ev ve akıllı kent konseptlerinin birbirini tamamlamak zorunda olduğu inkâr edilemez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Son 20-25 yıl içinde hızla gelişen teknoloji hayatımızın her alanına girmekle birlikte; binaları tasarım sürecinden malzeme ve yapım sistemlerine kadar pek çok farklı boyutta etkilemiş durumdadır. Ayrıca evlerimiz için konfor, güvenlik ve tasarrufu da beraberinde getirmektedir. Akıllı binalar olarak tanımlayabileceğimiz bu yapıların temel özelliği, kullanılan farklı sistemlerin birbiriyle bağlantılı olarak yönetiliyor olmasıdır. Sistemlerin mobil teknoloji ile entegre olması sayesinde dairemizi akıllı cihazlar ve herhangi bir bilgisayar aracılığı ile internet üzerinden kontrol edip, yönetmemiz mümkündür. Örneğin; farklı iki odanın aydınlatılması, bir odanın sıcaklık kontrolü, bahçe sulama veya güvenlik sisteminin kontrolü ve herhangi bir odanın priz hattına bağlı elektronik cihazların kontrolü gibi işlemler bir geçmiş zaman hayali olmaktan çıkıp kent insanları için hayatın bir parçası olmaya başlamıştır. Akıllı evlerde; yangın, hırsızlık, gaz kaçağı vb. güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra sıcaklık ayarı, perde – panjur, televizyon, müzik seti, kahve makinası gibi eşyaların kontrolü sağlanmaktadır.
Hazırlanan yazılım programı yardımıyla bütün bu sistemleri web sayfası üzerinden online olarak izleme imkanı da bulunmaktadır. Akıllı bina uygulamaları günümüzde hızla büyüyerek gelişen inşaat sektörü ile birlikte ilerlemektedir. Aslında ihtiyaçtan doğan bina otomasyon sistemleri; teknolojik gelişmelerle birlikte daha hızlı ve yüksek kapasiteli hale gelmiş, yeni nesil sistemler üretilmeye başlanmıştır. Bu sistemler sayesinde enerjinin verimli kullanılmasının yanında güvenli olarak kullanılması da sağlanmaktadır. Bina otomasyonunda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, projenin ihtiyacına ve özelliğine göre seçilip uygulanmış olmasıdır.
Türkiye'de sayıları hızla artmakta olan akıllı binalar özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa vb. büyük şehirlerde daha çok uygulama imkânı bulmaktadır. Son yıllarda hayata geçirilen büyük konut projelerinde akıllı sistemler çoğunlukla kullanılmaktadır. Yapılardaki temel işlev, kullanıcı konforunu sağlamak için binaların farklı bölümlerinde optimum konfor şartlarını yerine getirmektir. Mekânlar standart değerlerde tutulabilmeli, fiziksel çevre değişimlerinin kullanıcılar tarafından hissedilmemesi sağlanmalıdır. Zamanın çok değerli olduğu günümüzde kişiye gereksiz zaman kaybettiren işlemlerin otomasyon sistemi tarafından yerine getirilip, konforlu, güvenli ve pratik bir ortam sağlanması amaçlanmaktadır. Günümüzde dünyanın en önemli şehirleri bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak “Akıllı Kentlere” geçme sürecini başlatıp, pek çok sorunun üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Merkezde; şehrin binalarının güç ihtiyacı, sokak ve trafik durumu, iç ve dış sıcaklıkları hakkındaki veriler toplanıp, analiz edilerek yönetilebilmektedir. Bu sayede akıllı kentler; insanlara sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı en az çaba ile tüm ihtiyaçların karşılandığı, doğanın da korunduğu yaşam alanları sunmaktadır. Yakın gelecekte dünyanın en önemli şehirlerinin akıllı olup olmadıkların göre belirleneceği düşünüldüğünde, gelişen teknolojiye paralel olarak “akıllı ev – akıllı kent” konseptleri birbirini tamamlayan konseptler olarak karşımıza çıkacaktır.
3.1. Akıllı Ve Güvenli Kent Yaşamı
Gelişen teknolojiyle bambaşka bir hal almaya başlayan günümüz akıllı kentlerinin önündeki en önemli sorunlardan biri de teknoloji ile doğru orantılı olarak kompleks bir yapıya bürünen güvenlik tehditleri olarak görünüyor.
Teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde dünyamız "akıllanan" bir yapıya dönüşüyor. Bu dönüşümün mihenk taşı ise akıllı kentler olarak kabul ediliyor. Bir kentin akıllı olabilmesi için ise şu dört temel üzerine inşa edilmesi gerekiyor: Veri, altyapı, sensör ve enerji. Bu dört temel unsur dışında bir şehrin akıllı olabilmesi için ayrıca; akıllı devlet, akıllı eğitim, akıllı güvenlik, akıllı enerji, akıllı altyapı, akıllı ulaşım, akıllı sağlık, akıllı bina, akıllı teknoloji ve akıllı vatandaş olmak üzere on farklı segmentin de o kentte ortaya çıkmış olması gerekir. Kısacası bu on segment bir kentte ne kadar verimli bir şekilde hayata geçerse, o kent o derece akıllanmaktadır.
Dünya Bankası’nın verilerine göre, 75 milyonu bulan Türkiye nüfusunun yaklaşık % 72'si kentsel alanda yaşarken 2030 yılında bu oranın %80'i geçmesi bekleniyor. Kentleşme arzulanan bir kavram olsa da tek başına değerlendirildiğinde en önemli boyutları gözden kaçırılabiliyor. Bu noktada "akıllı güvenlik" oldukça önem kazanan bir etmen olarak ön plana çıkıyor. Güvenlik sistemleri endüstrisi sürekli değişmeye devam etse de güvenlik tehditleri gelişerek kompleks bir hal alıyor. Gerek fiziksel gerekse sanal olan bu karmaşık saldırılara karşı korunmak için ise en modern teknolojik altyapı ile desteklenmiş güvenlik sistemlerine ihtiyaç duyuluyor. Günümüzün büyüyen kentlerinde kalabalığın ortaya çıkardığı sonuçlardan birisi de şehir yaşamını tercih etmiş insanların güvenliğinin maksimum seviyede tutulmasının eski güvenlik yöntemleri ile sağlanamayacağıdır. Teknolojinin etkisi ile değişen dünyamızda güvenlik sistemleri de en son teknolojik altyapılar ile desteklenmelidir.
Akıllı güvenlik sistemleri de akıllı kent konseptlerinin ana bileşenleri arasında yer alıyor. Özellikle sensörler, kameralar ve benzeri donanımlar aracılığıyla elde edilen verilerin hızlı bir şekilde tek noktada toplanması ve analiz edilmesi suç ile mücadelede artık yerel yöneticilere ve kolluk kuvvetlerine çok daha etkin imkânlar sunuyor. Elde edilen veriler ilgili mecralar ile anlık paylaşıldığından şehirdeki birçok sorun daha ortaya çıkmadan engellenebiliyor.
Geniş bir perspektiften baktığımızda insan güvenliğini sağlayan akıllı sistemler içerisinde en önemlisinin kimlik doğrulaması olduğunu söyleyebiliriz. Kimlik doğrulaması için kullanılacak modern teknolojiler yolu ile hem kentlerimiz, hem de güvenli giriş yapmak zorunda olduğumuz kurum ve hizmet sağlayıcılar kim olduğumuzu bilebiliyor. Kimlik doğrulamasının kusursuz işlemesinin yolu ise biyometride yatmaktadır. Teknolojinin hayatımıza bu kadar derinden hükmetmediği zamanlarda bir nüfus cüzdanı ile doğrulattığımız kimliğimiz modern dünyada farklı teknolojiler ile doğrulanmaktadır. Geleneksel güvenlik önlemlerinin kullanıldığı dönemlerde nüfus cüzdanlarının kopyalarının yapılabildiğine şahit oluyorduk. Ancak artık taklit edilmesi neredeyse imkânsız olan ve yalnızca kişiye özgü değerlerin analiz edilebildiği bir teknolojiye sahibiz. Sahip olduğunuz yüz, parmak izi, iris, retina, damar izi veya DNA gibi yalnızca kişiye özgü değerler modern güvenlik sistemleri tarafından tanınıyor.
4. AKILLI ŞEHİR UYGULAMALARI NELERDİR?
Akıllı Şehirler, insanlara ve doğaya zarar veren bozuk kentleşme, gürültü, çevre kirliliği gibi faktörlerden kurtulmak amacıyla yapılan teknolojik ve çevre dostu projelere verilen isimdir.
4.1. Akıllı Şehir Uygulamaları Nelerdir
Enerjinin akıllı yönetimi; enerji kaynaklarının giderek azaldığı ama enerji ihtiyacının giderek arttığı bu dönemde enerji kullanımında verimlilik yakalanmazsa enerji kesintileri ve yüksek fiyatlar kaçınılmaz olacak. Çevresel etkiler de ayrıca göz önüne alınması gereken başlı başına önemli bir faktör. Evlere takılacak akıllı sayaçlar sayesinde evin her noktasında günün hangi zamanı ne kadar enerji tüketilmesi gerektiğine dair planlama yapma imkânı sağlanacak. Güneş, hidroelektrik, rüzgar gibi sürdürülebilir enerji kaynakları üretim sürecine daha fazla entegre edilirken, şebekeyi uçtan uca kontrol eden bilişim sistemleri sayesinde kayıp ve kaçaklar en aza indirgenecek. Keza evlerde, ofislerde, sanayi tesislerinde kullanılan her türlü alet, makine ve aydınlatma ünitelerinin, örneğin “A” sınıfı gibi tasarruflu teknolojilerle donatılması, enerji tüketimini çok daha makul boyutlara çekebilecek.
Ulaşımın akıllanması: şehirlerdeki artan araç sayısı ile birlikte sadece trafikte kaybedilen zaman değil, yakıt tüketiminin artması, karbon salınımının yükselmesi ve güvenli sürüş gibi birçok farklı konu ön plana çıkacak. Akıllı şehirlerde trafik başta olmak üzere ulaşımın çözümlenmesi için bilgi teknolojilerinden yararlanılacak. Şehrin belirli noktalarına yerleştirilen sensörlerden toplanan hız, konum ve benzeri bilgiler, trafiğin sıkıştığı anlarda alternatif çözümler oluşturulmasına imkan verecek. Öyle ki, gerektiğinde trafiğin durumuna göre sinyalizasyon süreleri bile anlık olarak değiştirilebilecek. Acil durumlarda hızlı ve etkin müdahaleler gerçekleştirilebilecek. Ayrıca toplu taşıma sistemlerinin durumu entegre biçimde izlenebildiğinden, halkın mobilitesi için en uygun ayarlamalar yapılabilecek. Ayrıca, yol zeminlerine döşenen elektronik hatlar yönlendiriciliğinde hareket eden sürücüsüz araçlar nedeniyle, şehir trafiği çok daha rasyonel hız ve yönde akacak. Akıllanan yerel yönetimler: şehirlerin en önemli aktörleri olan yerel yönetimler, akıllı şehir uygulamalarıyla birlikte tamamen dijital sistemlerle işler hale gelecek. Aslında halihazırda vatandaşlar belediyecilikle ilgili birçok işlemi çevrimiçi sistemler üzerinden yapabiliyor. Bu sistemlerin altyapıları geliştirilerek, başka sistemlerle “konuşur” seviyeye yükseltilecek ve şehir hayatının ayrılmaz bir parçası olacak. Akıllı kart ve uzaktan okuma teknolojileri, vatandaşlara yönelik kamu hizmetlerini pratikleştirirken, kırtasiyeyi de ortadan kaldıracak. Şehrin tüm altyapısı eşzamanlı izlenerek, bir sorun oluştuğunda anlık müdahalelerde bulunulabilecek. Güvenlik, sosyal hizmetler gibi, vatandaşlar için önemli hizmetler, veri temelli sistemler sayesinde etkin biçimde yönetilecek. Örneğin bir kazada ambulansın, bir yangında itfaiyenin, bir asayiş sorununda polisin olay yerine yönlendirilmesi, gerçek zamanlı sistemler aracılığıyla gerçekleşecek.
Ve akıllı binalar: dünyadaki enerjinin büyük bölümünü binalar tüketiyor. Günümüzde enerjinin yaklaşık yüzde 40’nı tüketen binalar, şehirleşme böyle devam ettikçe yüzde 60’lara varacak. Bu oranları daha aşağılara çekmek için tüm yaşam alanları ve binalar sensörlerle donatılacak. Elde edilen verilerle, binalardaki enerji kullanımı, güvenlik, yalıtım gibi birçok alanda önlem alınabilmesi mümkün hale gelecek. Güneş başta olmak üzere çevresel faktörleri etkin kullanarak kendi enerjilerini üretecek hale gelen binalar, ayrıca su ve benzeri kaynakların daha verimli kullanımını düzenlerken, atıkların geri dönüşümüne kadar birçok tasarruf önlemi de devreye girecek.
4.2. 2025’e kadar 26’dan fazla akıllı şehir olacak 
Araştırma şirketi Frost&Sullivan’ın raporuna göre, 2025 yılına kadar 26’dan fazla akıllı şehir olacağı tahmin ediliyor. Akıllı şehir kriteri olarak sayılan alanların çoğunda olmasa dahi birkaçında birden yatırım yapan şehirler ise “sürdürülebilir şehir” olarak adlandırılıyor. 
Türkiye’den bu rapora giren sekiz şehrin (İstanbul, Bursa, Ankara, Eskişehir, İzmir, Denizli, Antalya ve Adana) sürdürülebilir şehir seviyesinde olacağı öngörülüyor.   
5. BÜYÜK VERİ VE AKILLI ŞEHİRLER (BİG DATA AND SMART CİTİES)
5.1. Büyük Veri( Big Data )
“Big Data” yani Türkçesi “Büyük Veri”. Tanımı sadece “diskte çok fazla yer kaplayan veri” anlamına değil, aynı zamanda geleneksel yöntem ve araçlarla işlenemeyen veri anlamına da geliyor. Teknolojinin ilerlemesi, internetin gelişmesi ve sosyal medya devrimi sayesinde bilginin gücünün öne çıkması iş yapma şeklimizi kökten değiştirdi. Firmalar bir adım öne geçebilmek için fark yaratmak zorundalar. Bu yüzden artık en ufak bir bilginin bile ne kadar önemli olduğu anlaşılmış durumda. Peki, bu kadar değerli olan bu veriler nerede?
Aslına bakarsanız bu veriler her yerde. Hatta biz her gün bunun bir parçası oluyoruz. İnternet kullanırken yaptığımız her tıklama çok önemli bir veri. RFID ve sen sör teknolojileri giderek yaygınlaşıyor, bağlı bulundukları ortamlar ile ilgili sürekli veri topluyor. Gelecekte daha yaygın olacağı kesin ve şimdiden bazı otomobiller sürüş istatistiklerini toplamaya başladılar bile. İşte bütün bunlar, finansal veriler, medikal veriler, hepsi birleştiğinde dev veriyi oluşturuyor. Peki bu kadar çok veri nasıl saklanıyor?
Teknolojinin gelişmesi donanım fiyatlarının düşmesine sebep olduğu halde, saklanması gereken verilerin büyüklüğü ve çokluğu nedeniyle donanım maliyetlerini aşırı derecede yükseltebilir. Terrabyte büyüklüğündeki verileri saklayacak diskler ev kullanıcısına kadar inmişken dev veri petabyte, exabyte, belki zettabyte seviyesinde bile olabilir. 2000 yılında tüm dünyada 800,000 petabyte büyüklüğünde veri saklandı. 2020 yılında bu verinin 35 zetabyte olacağı tahmin ediliyor. Örneğin Twitter her gün 7 TB, Facebook 10 TB ve bazı kurumlar her gün her saat TB’larca veri saklıyor. Ancak yüksek maliyetli donanımlarla saklayabileceğimiz bu dev veriyi daha az maliyetli, basit donanımların açık kaynaklı dağıtık dosya sistemleri ile birleştirilmesiyle oluşan dev veri çözümlerinde saklamak mümkün. Peki, bu dev boyuttaki veriler nasıl işlenebilir ve ihtiyaç duyulan bilgiler elde edilir?
Yüksek hacimli bir arama motoru hizmeti veren bir firma olduğumuzu varsayalım. Arama motorumuzda her gün milyonlarca kelime aranıyor, milyonlarca tıklama yapılıyor. Eğer klasik yöntemler kullanıyor olsaydık bu verileri saklayabilmek için büyük ihtimalle milyon dolarlık donanım üzerinde çalışan yüzbinlerce dolarlık veri tabanı sistemine sahip olmamız gerekirdi. Diyelim ki bu sisteme sahibiz, birbiri ile ilişkili olan kelimelerin analizini yapmak istediğimiz zaman bunu SQL sorguları ile yapabilmemiz pek mümkün değildir. Sorgu işlemleri o kadar uzun sürebilir ki çıkartacağımız sonuç güncelliğini bile yitirebilir. Başka bir engel de, bu verilerin yapılandırılmamış olarak tutuluyor olması durumu. Yani klasik yöntemlerle büyük verinin işlenebilmesi pek söz konusu değil. Büyük veri, ancak büyük veri çözümleri ile işlenebilir.
Google klasik yöntemleri kullanmayarak, ihtiyacı olan teknolojiyi kendisi geliştirerek başarıya ulaştı. Google milyarlarca internet sayfasının verisini Google File System üzerinde tutuyor, veri tabanı olarak Big Table kullanıyor, dev veriyi işlemek için MapReduce kullanıyor. Bu teknolojilerin hepsi düşük maliyetli binlerce bilgisayarın bir araya gelerek oluşturduğu kümeler üzerinde çalışıyor.  Benzer bir şekilde Amazon da verilerini DynamoDb üzerinde tutuyor.
Google, Amazon gibi firmalar geliştirdiği teknolojiler ile ilgili yaptıkları çalışmalar ile ilgili akademik yazılar yayınlıyorlar. Yayınladıkları yazılardan esinlenen Doug Cutting gibi bazı yazılımcılar benzer teknolojileri açık kaynaklı olarak geliştiriyorlar. Bunların en güzel örnekleri genelde Apache projeleri olarak ortaya çıkan Lucene, Solr, Hadoop, HBase gibi projeler. Bu projelerin her biri dev veriyi kullanabilen başarılı projeler.
İkinci jenerasyon diyebileceğimiz firmalardan Facebook, Twitter, Linkedin gibi firmalar dev veri için geliştirdikleri projeleri kendilerine saklamayıp açık kaynaklı olarak yayınlayarak bir adım ileriye gidiyorlar. Cassandra, Hive, Pig, Voldemort, Storm, IndexTank projeleri bunlara örnek. Bunların dışında MongoDB, Riak, Redis gibi yüzlerce dev veri işlemek üzerine geliştirilmiş projeler mevcut ve neredeyse her gün buna bir yenisi katılıyor. Bu esnada dev verinin önem kazanmasıyla mevcut projeler de hem finansal destek buluyor, hem de teknolojik olarak olgunlaşıyor. Peki dev veri ile neler yapılabilir?
İhtiyacımız olan bilgiler büyük verinin içerisinde mevcut. Bir bilgi teknolojileri şirketi sistemlerinin yaptığı her hareketi kaydedip, “hangi hatalar birbirleriyle ilişkili”, “hangi problem sisteminizin performansını ne kadar etkiliyor” gibi soruların cevaplarını bulabilir. Bir banka, müşterilerin hareketlerinden dolandırıcılık teşebbüsünü tespit edebilir. E-posta servis sağlayıcı tüm e-postaları analiz edilerek hangilerinin spam olduğu tespit edebilir. Sosyal paylaşım sitesi kullanıcılarının beğeni ve paylaşımlarını analiz ederek ona en uygun reklamları gösterebilir. Bir mağaza müşterilerinin aldığı ürünleri analiz ederek onlara en uygun ürünleri önerip satışlarını arttırabilir. Yani, büyük veri geleceğe ışık tutar.
Bundan dolayı BÜYÜK VERİ, VERİDEN GELECEĞE AÇILAN YOLDUR.
5.2. Büyük Veri Ve Akıllı Şehirler
 Hayatımızın sayısallaştırılması şehirlerimizde ortaya çıkan bir paradigma değişimine neden olmaktadır. Bunun başlıca nedenleri arasında hızla gelişen internet, bilgisayar, akıllı telefonlar ve çok hızlı gelişen teknoloji var. Bilgiye eşi benzeri görülmemiş bir hızda ulaşmamız, internet ağına bağlı bir dünyada yaşamamız bizlere 3. Sanayi Devriminin teknoloji olduğunu gösteriyor. Bu devrimi benimsemek için şehirlerimizin bu durumu ayak uydurması gerekecektir. Bilginin bu kadar çok olması, çevremizi bu değişime zorladı. Bu değişim; insanı daha kaliteli bir yaşam bulmak adına farklı stratejileri aramaya götürdü. 21.yy devam ediyor. İçinde yaşadığımız bu zaman sürecinde bilgi çok daha hızlı bir şekilde paylaşılmaktadır. Bunun sonucu olarak zeki bir dünya ortaya çıkmaktadır.

Bu yaklaşım Rönesans’tan bu yana bilim adamları, mühendisler, düşünürler tarafından bilime dayalı olarak gelişmektedir. İçine bulunduğumuz zaman dilimine kadar bilgiye açıktan erişim bu kadar kolay olmamıştı. Bu değişimin yanı sıra insanların kırsal kesimden kentsel kesime doğru hareket ettiğini görüyoruz.
Dünya genelinde kentsel alanda yaşayan insan sayısı kırsal alanda yaşayan insan sayısını geçti. Kentsel yaşamın bu kadar cazip gelmesi iş fırsatlarının ve yaşam koşullarının daha iyi olmasından başka bir şey değildir. Tahminlere göre bu eğilim 2000-2030 yılları arasında 2-4 milyar büyüme oranı ile gelişmekte olan ekonomilerde devam edecektir. Bu büyümeyi yönetmek adına yenilikçi yollar aranmaya başlandı. Ortaya teknolojik olarak birbirine bağlı şehirler fikri atıldı. Bunlara akıllı şehirler deniliyordu. Son araştırmaya göre; ürünler için beklenen küresel pazar büyüklüğü, 2020 yılı itibarı ile 1,5 trilyon dolar olacaktır. Bu hareketi desteklemek için tüketimde yeni noktalar çıkacak. Şehirlerde kritik kaynaklar tespit edilmeli ve bu kaynaklar optimize edilmelidir. Tüm bu tespitler büyük verinin kullanımı ile gerçekleşecektir.
5.3. Büyük Verinin Toplum Üzerindeki Etkisi
Büyük Veri konusu toplumsal ilerlemek adına birçok yol açmıştır. Dünya verilerinin %80 ‘i son yıllarda oluştuğu bilinmektedir. Bazıları için veri kendi başına bir güç haline gelmiş ve insanların günlük hayatlarını etkiler hale gelmiştir. Büyük veri web ve internetin gelişimi ile sahne almaya başlamıştır, hatta neredeyse bir günde veri dünyası oluşmaya başladı. Bu bilgilerin çoğunluğunu kişisel bilgiler oluşturmaktadır. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve akıllı cihazlar bizim konumumuzu, ne işle meşgul olduğumuzu, nasıl hissettiğimizi kendi izinlerimizle diğer insanlarla paylaşmaya başlamıştır. Bu şekilde cihazlarımıza farklı şekillerde izinler verdik.
Biz bunları yaparken, diğer taraftan büyük veriyi kullananlar bu aktiviteleri kaydeder ve en ince detaya kadar bizim karakter analizimizi yapar. Bu durum bir takım hakların ihlalini de yanında getirse de hukuk kuralları bu konu hakkında önlemlerini almak zorundadırlar. Büyük veri bir takım olumsuzlukları da yanında getiriyor. Kişisel bilgilerin yanlış ellere geçmesiyle, dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı gibi suçları da doğurması kaçınılmazdır. Ancak bu verileri doğru ve güvenilir şekilde kullanmak hizmeti ve toplumsal yaşamdaki ferahı artırabilir. Bu amaçla hükümetler veri bilimcisine ihtiyaç duyuyor. (Ülkemizde ne yazık ki böyle bir durum söz konusu değil !).Bu bilgiler sayesinde insanların yaşam alanı daha güzel hale getirilebilir.
5.4. Büyük Veri Şehirleri Nasıl Akıllı Yapıyor?
Büyük veri ile şehirler kontrol edilebilir. Ticari açıdan bakarsak rakiplerine fark atan şirketlerin en önemli kozu büyük veriyi doğru kullanmasıdır. Bu yaklaşım kent yöneticileri içinde geçerlidir. Ancak gelişmekte olan şehirlerde ne yazık ki büyük verinin önemi hala anlaşılamamıştır. Oysaki büyük verinin tam anlamıyla doğru şekilde kullanılması hizmet memnuniyetini artırabilir. İş gücü yönetimini yaparak daha iyi bir hizmete olanak sağlar. Yukarıda da belirttiğimiz gibi gelişmekte olan şehirlerde / ülkelerde büyük verinin önemi hala anlaşılamamıştır.
Bu olayın çözüm yolu ise büyük veriyi kontrol eden operasyon merkezlerinin kurulmasıdır. Bu merkezlerde oluşan anlamlı veriye, şehir yöneticileri uzmanlar tarafından ulaşabilmeli, bunların sonucuna göre hizmetler halka sunmalıdırlar. Veri kaynağı olarak neler kullanılacağı aşikardır. Kameralar, sosyal medya, anketler, kayıt cihazları gibi birçok teknolojik cihazlar veri kaynağı olarak kullanılabilir. Bunun sonucunda yüksek toplum memnuniyeti, kaynakların tasarruflu kullanılması ve çağdaş şehirlerin elde edilmesi kaçınılmazdır.
5.5. Geçmişten Günümüze Şehir Planlaması
Geçmişte şehirler anlaşılmış ve bu şekilde planlamalar yapılmıştır. Şu anda sıfırdan kentsel dönüşüm yapılmak istenirse ağ altyapısını oluşturarak veriler depolanmalı, bunlara erişim imkânı sağlanmalıdır. Veri Tabanları ve Veri Madenciliği büyük veriye değer vermek adına umut vericidir.
Tarihsel geçmişe bakıldığında telefonun icadından sonraki kısımda şehirlerarası iletişimin daha kolay olduğu bulgular arasında yer almaktadır. Ayrıca etkileşim içinde olan şehirlerin sosyal yapıları, kentlerin kültürel ve sosyoekonomik değerlerinin iç içe olduğunu, gelişmişlik bakımından güçlü özellikler gösterdiğini görmek mümkündür. Zamanla insanlar şehirleri kendi yaşam şekillerine göre düzenlemiş, alt yapılarını ona göre oluşturmuşlardır. Günümüzde ise, uydu uzaktan algılama, sosyal medya, GPS gibi teknolojilerle, veriler değerlendirilmeli, gereken altyapı oluşturularak akıllı şehir sistemine geçiş yapılmalıdır.
Ayrıca yapılacak olan akıllı şehirler planlamasıyla, şehirlerarası iletişim/ulaşım gibi konular yeniden düzenlemeyle daha az maliyetle, daha güvenilir şekilde çok daha hızlı şekilde yapılabilir.
6. AKILLI ŞEHİRLERİ PLANLAMA
6.1. Koordinasyon Ve Bağlama İhtiyacı
Akıllı Şehirlerin oluşumunda hizmetlerin daha iyi verilmesi adına, toplanan verilerin işlenerek anlamlı hale gelmesini sağlamak, hizmetleri yönetmek adına yeni veri tabanları, veri madenciliği yöntemleri, yeni analiz yöntemleri, var olan bileşenleri birbirine entegre etmek adına yeni yazılımlar ve bu hizmetler adil şekilde yönetmek adına yeni yöneticiler gerekmektedir. Hükümet Akıllı Şehirleşme projesine destek vermeli, bu konu hakkında çalışan bilim insanlarının önünü açmalıdır. Örneğin Avusturya da bulunan University Of Vienna üniversitesi çevre tasarımı/şehir ve bölge planlama bölümünden oluşan bir ekibin şu çalışması örnek verilebilir. (www.smart-cities.eu )
6.2. Yeni Veri Sistemleri ve Entegrasyonu
Akıllı Şehirleşmede, elde edilen veriler çok değerli bir etkeni oluşturmaktadır. Bu bize yine Büyük Verinin( Big Data) konusunun önemini göstermektedir. Toplanan verilerin tamamen verimli şekilde kullanılmasını sağlamak adına yeni bir bütünsel sistem kurmak gerekir. Bilgi Hizmetleri oluşturmak için aşağıdaki maddeleri destekleyen bir sistem kurmak şarttır:
1.      Çok sayıda dağıtılmış kaynaklardan veri toplama
2.      Veri akışının yönetimi
3.      Farklı verileri içerisinde barındıran tutarlı veri tabanları
4.      Veri dönüşümü ve hazırlıkları
5.      Bilgileri ayıklayarak kullanılır hale getirmek (Bu bize Dwh konusundan ETL süreçlerini ifade ediyor.)
6.      Dağıtık Veri Madenciliği ve Ağ Analizi yöntemleri
7.      Temizlenen verileri doğrulama, bu verileri değerlendirmek adına araçlar
6.3. Akıllı Şehirlerde Yönetim
Yukarıda zaten Akıllı Şehirleri oluşturan bileşenleri koordine edilmesini ifade etmiştik. Hükümetlerin Akıllı Şehirleşme konusunda çalışan bilim insanlara destek vermesi konusunda daha duyarlı olmasını da ifade etmiştik. Bunun sonucunda Akıllı Şehirleşmeyle birlikte vatandaşlara daha kaliteli hizmet anlayışı ortaya çıkacaktır.
6.4. Tasarım Ve Planlama Adına Yeni Yöntemler
Son 50 yılda şehirleri anlamak adına yeni modeller geliştirilmiştir. Bu modeller yapılacak olan hizmetlerin sanal kısmını oluşturarak hizmetlerin bir taklidi niteliğindedir. Ancak Akıllı Şehirleşme kavramının ortaya çıkmasıyla, bu modeller yetersiz kalmaya başlamıştır. Akıllı Şehirleşmeye geçmek için sağlanacak bazı temel kurallar vardır. İlk olarak şehir bilgi teknolojilerini tam anlamıyla kullanıyor olması gerekmektedir. İkinci olarak şehirde işleyen birçok fonksiyon bilgisayar kontrolü ile yapılıyor, yani otomasyon sisteminin kullanılıyor olması gerekmektedir. Üçüncü olarak şehirde işleyen elektronik sistem şehri nasıl etkiliyor sorusuna cevap vermek gerekmektedir. Gelen verilerin gerçek zamanda işlenerek sonuca bağlanması gerekmektedir. Bunun sonucunda şehri değiştirerek, gelen veriler ışığında daha iyi bir hizmet vermek adına çalışmalar yapılmalıdır.
6.5. Sonuç Olarak:
Büyük Veri, Akıllı Şehirleşmenin en önemli bileşenidir. Hizmetler için gelen taleplerin değerlendirilmesi yüksek hizmete ve kaynakların doğru kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Büyük Veri akıllı bir geleceğe toplumu ilerletmek adında büyük bir fırsat olabilir.
7. ŞEHRİ BÜYÜK VERİ KURTARACAK
 Dünyanın ağırlık merkezi her geçen gün biraz daha şehirlere kayıyor. 2014 itibariyle dünya nüfusunun yüzde 54’ü kent yaşamını seçti ve bu rakamın 2050 yılına dek yüzde 66’ya çıkması bekleniyor. Türkiye’de ise 1927 yılında nüfusun yüzde 76’sı kırsal alanlarda yaşarken, 2014’de yüzde 78’i şehirlerde. Peki, bu kalabalık şehirler nasıl daha düzenli ve güvenli kılınabilir? 21. yüzyıl şehir yönetimlerinin cevaplamaya çalıştığı en önemli soru bu. İlk bakışta içinden çıkılamaz gibi görünen bu bulmacanın çözümü yüzyılımızın trendlerinden birinde saklı: Akıllı Kentler. 
 Bugün şehir belediyeleri, bilişim şirketleriyle işbirliği içinde doğru altyapılarını kurdukları takdirde, günümüzde giderek ucuzlayan ve yaygınlaşan elektronik teknik donanımlardan faydalanarak vatandaşların şehrin sunduğu imkanları nasıl kullandığı, şehrin trafik damarlarının nasıl aktığı üzerine pek çok veriye inanılmaz bir hızla ulaşabilirler. Bu veriler doğru yatırım ve analizlerle değerlendirildiğinde kenti akıllı kılmak çok kolay. Bu yatırım ve analizler belediyelerin içinden olduğu kadar bilişim sektöründeki vizyon sahibi liderlerden de gelmeli, tabii.
Son yıllarda dünyanın dört bir yanındaki şehirler daha “akıllı” olma yolunda. Türkiye içinse büyüyen şehirlerin trafik problemini rahatlatmaya yönelik üç “akıllı kent” çalışması benimsenebilir. 
Bir çözüm, trafiğe çıkan arabaların sayısının azaltmak ve bunun en basit yollarından biri şehirde bisiklet kullanımını artırmak. Bir büyük şehrin yol ve kaldırım verileri analiz edilerek hangi güzergâhların bisiklet şeridi eklenmesi için daha uygun olduğu tespit edilebilir, kent yaşayanlarının demografik bilgilerine bakılarak hangi semtlerde bisiklet kullanımına meyilli gruplar olduğu (mesela üniversiteli genç kesim) ortaya çıkartılabilir ve şehir trafiğinin bir kısmı bisikletlere aktarılır. Türkiye’de son yıllarda bisikletle yaşamı teşvik edici paylaşım programları var; 2012 yılında İstanbul’daki bisiklet paylaşım projesi 2014 yılı itibariyle İzmir, Bursa, Kocaeli ve Antalya’da da hizmet veriyor. Bu paylaşım ortamları yurda yayılabilir ve mevcut sistemlerin daha iyi tanıtılıp kullanımı artırılabilir. Bu projeleri Türkiye’de toplu taşımanın yeterince etkili işlemediği beldelerde özel sektördeki girişimciler üstlenebilir; örneğin Amerika’da yedi yıldır faaliyet veren Zagster, Detroit’e General Motors ile birlikte bir bisiklet paylaşım platformu getirmeyi planlıyor.
Bir diğer çözüm, ücretlendirilmiş trafik akışı modeli: Haftanın belli gün ve saatlerinde şehrin seçilmiş yerlerine giriş için vasıtalardan ekstra para alınabilir. Bu tür ücretli giriş modelleri dünyanın pek çok devasa kentinde uygulanıyor. Londra’da 2003’de devreye giren sistem o zamandan beri trafik yoğunluğunu azaltmakla kalmamış, Transport for London kuruluşunun raporlarına göre şehir merkezinde hava kirliliğinde istatistiki olarak önemli bir düşüş kaydedilmiş ve program şehir bütçesine 10 yıl içinde 1 milyar poundun üzerinde bir gelir getirmiştir. Milano’da ise 2008’de devreye giren benzer ücretlendirme sistemi şehrin günlük trafik hacmini yüzde 33 azaltmıştır. Milano yönetimi bu programdan elde edilen gelirleri toplu taşıma sistemlerinin gelişimine ve hava kirliliğini azaltmaya yönelik çalışmaları teşvik edici fonlara aktararak faydaların katlanmasını sağlamıştır. Pilot bir proje olarak, İstanbul’da da hafta içi trafiğin yoğun olduğu saatlerde köprü geçiş ücretleri artırılabilir ve trafiğe çıkan araç sayısı kontrol altına alınabilir. MOBESE kameraları yardımıyla bu fiyatlandırma reel zamanlı olarak uygulanıp sürücüler mobil platformlar üzerinden bilgilendirilebilir. İstanbul’un trafiğinin rahatlamasının şehri hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için çok daha çekici kılacağından Türk iş adamları da böyle bir projeyi sonuna kadar destekleyecektir.
Üçüncü çözüm, mobil platformlar. 2014 yılı sonu itibariyle dünyada yaklaşık 1,76 milyar kişinin akıllı telefon sahibi, Türkiye’de ise akıllı telefon sahiplerinin pazarın yüzde 25’inden fazlasını oluşturduğu öngörülüyor. İstanbul’da yaşayanlar IBB Cep Trafik ya da Yandex.Navigasyon uygulamalarına bakmadan evlerinden çıkmaz oldular. Berlin’de belediyenin hazırladığı BVG FahrInfo uygulaması size kapıdan kapıya toplu taşıma bilgisini saatleri, ücretleri ve alternatif rotalarını kapsayan detaylarıyla göstererek vazgeçilmez bir servis sunuyor. Peki neden yaşadığımız şehrin her yönünü kapsayan tek bir mobil uygulama olmasın? Bu uygulama anlık trafik ve hava durumundan tutun da bize en yakın kültür etkinliklerini elimizin altına getirecek tek bir şemsiye olarak kurgulanabilir. Bu uygulamanın en önemli özelliği ise şehri paylaşan vatandaşları, şehrin ritmini en dakik, en doğru şekilde paylaşan kitle kaynağına dönüştürmesi olacak. 
8. AKILLI KENTLER VE KÜÇÜK VERİ KULLANIMI
Akıllı Kent Teknolojileri geliştiricilerinin üzerinde en çok çalıştıkları konuların başında IoT yani Nesnelerin İnterneti sensörleri tarafından üretilen verilerin anında kullanıma hazır değerli bilgi parçaları haline dönüştürülmesi geliyor.
Dünya genelinde önde gelen sektör yöneticilerin ortak görüşü; konu IoT sensörleri ve akıllı kentler olduğunda, büyük veri kavramından ziyade üzerinde durulması gereken asıl öğenin devasa fazlalıkta işlenebilir bilgi parçalarını içeren “küçük veri” olması gerektiği yönünde. Akıllı kent teknolojileri için veri kullanımının küçük, gerçek-zamanlı işlenebilir kararlar vermekten ibaret olduğunu belirten uzmanlar; kullanımı büyük bir hızla artan bu verilerin günümüzde donanım aygıtlarından da önemli bir yere oturduğuna parmak basıyorlar. Akıllı Kentler üzerine yapılan tüm tartışmalar bir noktada IoT teknolojileri üzerine odaklanmak zorunda ki bu da başlı başına oldukça bunaltıcı bir hal alabilecek bir konu başlığı olabilmekte. Yani asıl sorun, nesnelerin internetini kullanarak aygıtlardan büyük miktarda veri elde ettikten sonra kendini gösteriyor.
8.1.Açık Veri ve Yerel Yönetimler
Günümüzde akıllı kent kavramının en önemli bileşenlerinden biri haline gelen açık veri portalları ile kamunun günlük işleyişi içerisinde kendi projelerinde ürettiği, ürettirdiği, kullandırdığı, tüm bilgi ve birikimler açık veri olarak vatandaşların hayatına katkı sağlamak için sunuluyor.


Açık Veri, herhangi bir telif, patent ya da buna benzer bir koruma mekanizması tarafından korunmayan, özgürce kullanılabilen, vatandaşların maksimum faydayı elde edebildikleri veri anlamına geliyor. Günümüzde akıllı kent kavramının en önemli bileşenlerinden biri haline gelen açık veri portalları ile kamunun günlük işleyişi içerisinde kendi projelerinde ürettiği, ürettirdiği, kullandırdığı, tüm bilgi ve birikimler açık veri olarak vatandaşların hayatına katkı sağlamak için sunuluyor.
8.2.Yaygın Kullanılan Açık Veri Örnekleri
Açık Veri kavramını daha iyi anlayabilmek için yakın geçmişe dönüldüğünde 1970’li yıllarda insan hayatına giren hava durumu verilerinin veya 1990’lı yıllarda açılan GPS verilerinin kullanımının günümüzde ne kadar yaygın olduğu rahatlıkla gözlemlenecektir. Bunlar aslında oldukça geniş ölçekli açık veri örnekleri olarak değerlendirilse de gelecek yıllarda öngörülen seviyelerle karşılaştırıldığında mikro seviyede kalmaktadır. Günümüzde gelişen ve kullanım alanları artan bilişim teknolojilerindeki yeniliklerle birlikte artık yaşadığımız bölgedeki suç oranı, ev fiyatları, enerji verimliliği politikaları, trafik, sağlık ve daha birçok konu başlığı altındaki verilere erişim sağlanabilmektedir. Elde edilen bu verilerin doğru analizleri ile kent yaşamına sağladığı faydalar ise oldukça fazla. Örneğin; 1800'lü yılların sonunda su kuyularıyla kolera arasındaki ilişki tespit edilerek, 1900'lü yıllara gelindiğinde Londra'nın kanalizasyon alt yapısının nasıl değişmesi gerektiği çok iyi bir şekilde modellendi ve bugün birçok hastalığın önüne bu verinin açılması ve farkedilmesi sayesinde geçildi. Açık Verinin yaygınlaşması ile sağlık, güvenlik, eğitim ve insan hayatına değen birçok alanda başarı hikâyelerini ileride bizzat yaşıyor olacağız. Yerel yönetimler ise bu süreçten; operasyonel verimlilik, karar verme süreçlerinde hızlılık, şeffaflık, değerlendirme kriterleri, kendi bölgelerindeki veri temelli ekonomik aktiviteler temel alınarak bir ekosistem oluşturulması açısından çok büyük fayda sağlayacaklar.
8.3. Ülkemiz Açık Verinin Neresinde?
Dünya genelinde 45 ülkede toplam 165 kentte bulunan açık veri portalları gelecek yıllarda büyük bir sektör olarak karşımıza çıkacaktır. Bu bilgilerinin tek bir merkezde birleştirilmesi ve entegre şekilde çalıştırılması ile oluşacak olan bilgi ağı, yakın gelecekte bir çok alanda geliştirilecek teknolojik yeniliklerin de önünü açacaktır.
9. İoT NESNELERİ DİLE GETİRİYOR
Bugünlerde 4.5G ile adından söz ettiren mobil internetin, veri akışındaki hızlılıktan çok daha fazlası olduğunu IoT yani Nesnelerin İnterneti hayatımıza girdiğinde daha iyi anlayacağız.
Her geçen yıl daha da gelişerek büyüyen teknoloji dünyasında ortaya çıkan yeni terim, konsept ve yaklaşımların büyük bir çoğunluğu insan hayatındaki yerlerini almaya şimdiden başladı. Big Data ( Büyük Veri), Cloud Computing (Bulut Bilişim) ve Machine-to-Machine (Makineler Arası İletişim) kavramlarının ardından günümüzün parlayan yıldızı konumunda olan konsept ise Internet of Things (Nesnelerin İnterneti). Bugünlerde 4.5G ile adından söz ettiren mobil internetin, veri akışındaki hızlılıktan çok daha fazlası olduğunu IoT yani Nesnelerin İnterneti hayatımıza girdiğinde daha iyi anlayacağız.
Ev eşyaları, trafik lambaları, otomobiller, telefonlar ve hayatımızın olmazsa olmazları haline gelen birçok nesne artık çok daha “akıllı”. Tüm bu akıllı cihazlar aslında çok büyük bir sistemin katmanlarını oluşturuyor. M2M yani Makineler Arası İletişim sayesinde birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunarak karar alabilen cihazların insanlar tarafından kontrolü geliştirildiğinde insanların günlük hayatlarındaki değişim çığır açıcı boyutlara ulaşacak.
Dial-up modemlerle başlayan internet serüveni genişbant erişimi ile birlikte bugün olduğu noktaya doğru yol aldı. 1990’ların sonu ve 2000’li yılların başlangıcından itibaren yoğunlaşan internet göçü son yıllarda yavaşlamış olsa da asla bir gerileme göstermemekte. Bu da her gün daha fazla insanın çevrimiçi olduğu ve bu insan sayısından çok daha fazla cihazın internete bağlı olduğu anlamına geliyor. Teknolojinin geldiği bu noktada artık işler geçmişe göre biraz daha değişmek zorunda. Yani artık insanların teknolojiyi değil, teknolojinin insanları öğreneceği döneme adım atılıyor.
Kullandığımız birçok elektronik alet, uygulama ve yazılımların çok daha basit bir şekilde ve herhangi bir platforma gerek duyulmadan senkronize olacağı günler oldukça yakın görünüyor. Her ne kadar hepimizin çocukluğunda izlediği o meşhur çizgi filmin sunduğu seviyeye gelmesi için biraz daha zamana ihtiyaç olsa da, ses veya fiziksel hareketle komut verilen eşyalarla donatılmış evler ve bu eşyaları evimizin dışındayken bile yönetmemizi sağlayan mobil uygulama altyapıları hazırlanmış durumda. Bu da demek oluyor ki, artık eve varmadan bir süre önce kahve makinesini ya da fırını çalıştırabilir, buzdolabımızın kapısını açmadan eksik listesi çıkartabilir veya dolabın içerisindeki malzemelerle hangi yemekleri yapabileceğimize dair bilgiler alabileceğimiz günler uzak değil.
9.1. Nesnelerin İnterneti’nin Akıllı Ulaşım Sistemlerine Etkileri
Yeni nesil teknolojilerin iyiden iyiye adapte olmaya başladığı ulaşım sektörü; sürücüsüz araçlar, elektrikli arabalar, akıllı cihazlar, sensörler ile birlikte daha da “akıllı” olmaya başladı. Peki, Nesnelerin İnterneti’nin (Internet of Things – IoT) sektör üzerindeki bu etkisi gelecekte bizlere neler getirecek?
Uzmanlara göre IoT ile öncelikle trafik akışında gözle görülür bir hızlanma meydana gelecek. Sadece araçların değil, otobanların da akıllanması yani akıllı otobanlar ile trafik kurallarında da değişikliklere gitmek söz konusu olmaya başlayacak. Kendi aralarında kullanacakları iletişim ile sürücüsüz arabalar insanların kendilerine ayak uydurması gereken araçlar haline gelecek. Yapılan tahminlere göre 2020 yılından itibaren her ülke akıllı araç ve otobanlara 80 – 120 milyar dolar arasında bir yatırım yapmaya başlayacak. Akıllı otobanların tasarım ve yönetim adımlarında kritik öneme sahip olan Ar-Ge yatırımlarının doğru kanalize edilmesi ile 5-10 sene içerisinde enerji konusunda yadsınamayacak tasarruflar söz konusu olacaktır. Bu noktada her kent için ayrı bir “akıllı kent haritası” çıkartmak, o kentin ulaşımını akıllandırmak için alınacak aksiyonların belirlenmesi açısından oldukça faydalı bir yöntem olarak görülmektedir.
Otobanlara eklenecek yenilikçi asfalt modelleri ile yağışlı havalarda şeritlerin renk ve yapılarında gerçekleşecek değişimler sürücüler ve akıllı araçlar için yol tutuş kabiliyetini arttırıcı özellikler olacaktır. Fiber altyapı ürünleri, Wi-Fi, Bluetooth ve 4.5G teknolojilerinin etkin kullanımı ile oluşturulacak trafik veri yönetim merkezleri ile gün geçtikçe karmaşıklaşan metropol kentlerdeki ulaşım sorunu minimize edilebilecektir. Otobüs, tren ve binek araçların bu sisteme adapte olduğu yeni nesil ulaşım sistemleri ile 25-30 yıl içerisinde insanlar için trafik daha güvenli, ucuz ve stresssiz bir hal alacaktır. Böyle bir ortamda; saniyelerin öneminin olduğu hayat kurtarma operasyonlarındaki başarı oranında da artış sağlanacaktır. Tüm bu avantajların yanında asıl önemli olan nokta ise; hayatımıza girecek bu ulaşım araçlarının daha az CO2 salınımı gerçekleştirerek çevre sağlığına yapacağı katkı sayesinde gelecek nesillere teknolojik devrimlerin dışında sağlıklı bir çevre hediye edilecek olmasıdır.
10. GELECEĞİN KENTLERİNDE MOBİLİTE
Günümüzde kentler; egzoz dumanı, gürültü ve artık çekilmez hale gelen trafik sıkışıklığıyla mücadele ederken mobilitenin; sürdürülebilirlik, esneklik ve alan tasarrufu bakımından yeniden ele alınmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Akıllı kent teknolojileri ve ulaşım konusundaki uzmanların öngörüleri gelecekteki kentlerimizin muhtemelen nasıl olacağına dair ipuçları veriyor.
10.1. Otonom Arabalar
Yakın gelecekte arabalar bilim-kurgu filmlerini aratmayacak şekilde kendi kendilerine hareket edecek ve sürücülerin (!) yolculuk sırasında başka işlerle uğraşmalarına olanak tanıyacak. Bu araçlar ayrıca park edilmek istendiğinde bulunduğu lokasyona en yakın uygun park alanını kendi bulacak ve çağrıldıklarında sahiplerinin bulundukları noktaya ulaşabilecek. Aynı zamanda ağ üzerinden birbirleriyle iletişim kurabilecek olan otonom araçlar, bu sayede potansiyel engeller konusunda haberleşebilecekler.
10.2.Karbonsuz Ulaşım
Teknolojinin ilerlemesiyle günümüzde yavaş yavaş kullanımı artan elektrikli arabalar şarj kabloları ile değil, akıllı asfaltların üzerine entegre edilmiş şarj noktalarından enerji yükleyebilecek. Bu yöntemde araçların şarj olmak için sadece elektrik yüklü bir akıllı tabakanın üzerinden geçmesi yeterli olacak. Enerji, aracın aküsüne iki bobin arasındaki manyetik bir alanla iletilirken, bu tabakalardan birisi arabanın döşemesinde, diğeri de asfalt üzerinde bulunacak. Ayrıca, elektrik direkleri de şarj istasyonları olarak işlev görebilecek.
10.3. Toplu Taşımada “Kapsül” Dönemi
Özellikle gelecekte nüfus yoğunluğu daha da artacak olan mega akıllı kentlerde toplu taşıma için ray üzerinde otomatik olarak ilerleyen ve toplu ulaşımda kişisel istikametlere erişimi mümkün kılan kendinden sürüşlü kapsüller devreye girecek. Bu kapsüller ihtiyaç duyulduğunda akıllı telefonlarla çağrılabilecek ve yolcular tek parmak oynatmaksızın ulaşmak istedikleri noktalara bu inovatif araçlar sayesinde erişebilecekler.
10.4. Akıllı Trafik Yönetimi
Sabit trafik ışıkları ve boyalı yaya geçişleri yerine, akıllı kentlerde arabaların ve toplu taşıma araçlarının geçtiği noktalara yerleştirilen sensörlerden gelen veriler analiz edilir. Örneğin; bir yayanın nereden geçmek istediğini belirlenerek, gerekli sinyaller ilgili trafik ışığına gönderilir. Aynı zamanda değişken hız sınırlarına göre trafik akışını kolaylaştırmak için istikamet değiştirme önerileri verilebilir.
11. TÜRKİYE’DE VE DÜNYA’DA AKILLI ŞEHİR UYGULAMALARI
Günümüzde artan şehirleşme beraberinde birçok sorunu getirdi. Akıllı şehir çözümleriyle geliştirilen teknolojilerle, şehirlerde oluşan sorunların önüne geçilmesi amaçlanıyor. 
Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde katlanarak artan nüfus, köyden kente göç gibi bir sorun doğurdu. Altyapısı yeterli seviyede olmayan ya da zaman içerisinde artan nüfusa karşı önlem alamayan şehirler birçok sorunla karşı karşıya kaldı. Çarpık kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan konut sorunu, çevre kirliliği ve yetersiz kalan sosyal hizmetler şehirleri tüm canlılar için yaşanmaz hale getirdi.
Bu durumlardan dönemin geleceği hesaplayamayan ve sadece günü kurtarmayı amaçlayan hükümetleri sorumlu olurken, uzun vadede kaybeden bütün tarihi ve kültürel dokusunu kaybetmiş şehirler oldu.
Tabi planlı olarak genişlemeyi seçen ve gerekli altyapı yatırımlarını yapan şehirler, akıllı teknolojilerinde katkısıyla kendi enerjisi üretecek kadar gelişmişlerdir. Viyana, Toronto, Paris, New York, Londra ve Berlin gibi şehirler, organik büyümeyi benimseyerek, şehirleri çağın gerekliliklerine göre hazırlamayı başarmışlardır.
Türkiye’de de akıllı şehir yolunda bir adım olan kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmiş olsa da, projenin ne derecede başarılı olabileceği şimdiden konuşulmaya başlandı.
11.1. Akıllı Uygulamalar Şehirleri Baştan Yaratıyor
Dünyadaki şehirlerin akıllı hale gelmesi günümüzün en önemli çıkmazlarından biri. Özellikle ulaşım ve enerji tüketimi bu konuda büyük önem arz ederken, yeterli altyapıya sahip şehirlerin bilişimin de eklenmesiyle kusursuz bir akıllı şehre dönüşmelerinin önünde hiç bir engel kalmıyor.
Yeterli seviyeye sahip olmayan şehirler ise küresel stratejiler, rüzgâr, güneş, akıllı şebekeler ve atıktan enerji, akıllı ulaşım ve enerji düzenlemeleri, bilgi ve iletişim teknolojileri ve akıllı şehir projeleri akıllı şehir olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.
Organik büyüme gerçekleştiren şehirler, laboratuvar ortamında birçok yeni projeyi ve akıllı şehir projesini gözden geçiriyor. Şehirde yaşayanların ve toplumun ihtiyaçlarını öncelik olarak alan yönetimler, şehirleri kendi kendine yetebilecek hale getiriyorlar.
Şehirlerdeki hava kirliliği açılan arıtma tesisleri ile giderilebilirken, çevresel dönüşüm de başarılı bir şekilde gerçekleştirilerek şehrin doğasına zarar verilmiyor. Şehri ve şehrin tarihini iyi bilen şehir planlamacılarıyla birlikte şehrin geleceği garanti altına alınırken, şehirler akıllı dönüşüme hazır hale geliyor. Şehirler, temiz enerji, akıllı ölçüm sistemleri ve akıllı şebeke uygulamalarını da kullanarak şehirdeki başarılı altyapı çalışmalarını sürdürülebilir hale getiriyorlar.
Akıllı şehir olmayı hedefleyen şehirlerin öncelikle bu tarz başarılı örnekler yerine, başarısız sonuçları değerlendirmeleri gerekiyor. Başarısız akıllı dönüşüm projelerinin yanı sıra, dönüşümün gerçekleştirilmek istediği şehrin sosyoekonomik yapısı, kültürel dokusu ve tarihsel gelişimi de değerlendirilerek uzun vadeli planlama yapılmalıdır. Bu şekilde şehrin organik olarak büyümesi sağlanarak çarpık kentleşmenin önüne geçilmiş olur.
Başarısız örneklerden çıkartılacak sonuçlar, şehirde yaşayanların geri dönüşleriyle birlikte değerlendirilerek, geleceğin akıllı şehir planlamasına başlanmalıdır.
11.2. Dünyadaki Akıllı Şehirler ve Uygulamaları
Yapılan araştırmalara göre akıllı şebeke sistemlerini olgunlaştırmış şehirler, bilişim teknolojisiyle beslenen yeni altyapılara daha çabuk adaptasyon sağlıyor. Tarihsel altyapısını, bilişim teknolojilerinin en yeni ürünleriyle besleyen şehirler, trafik, sağlık ve eğitim gibi noktalara daha fazla vakit ayırma imkânı buluyor.
Bu noktada Kuzey Amerika ve Avrupa’dan bir kaç örnek vererek, konuyu pekiştirelim. Akıllı şehir teknolojileri bakımından epeyce ileri olan Amerika Birleşik Devletleri, birden fazla şehrinde (ve hatta kasabasında) bilişim teknolojilerine yer veriyor. Yaklaşık 10 senedir hükümet eliyle yapılan yatırımlar meyvesini vererek ülkenin dört bir yanını akıllı şehirlerle doldurdu.
Illinois Eyaleti’nin en önemli şehirlerinden Şikago da, bu alandaki örnek şehirlerden biri. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte artan nüfus yoğunluğu ve yapılaşma, şehri binalarını güçlendirmeye itti. Binalara kendi güç yönetimlerini yerleştiren belediye, bu alanda emlak yönetimi kuruluşları ve bina sahipleri ve yöneticileri derneklerinden yardım alan belediye, kenti düzlüğe çıkarmayı başardı. Dönüşümü tamamlamak için STK’lardan da destek alan belediye, akıllı şehir dönüşümüne 2009 yılında bazı pilot binalara akıllı şebeke döşeyerek başladı. Bu sayede şehrin enerji tüketimini kontrol altına alan belediye, şehrin kontrol altına büyümesini sağladı.
Dünyanın en yaşanılabilir şehirlerine sahip Kanada da bu alanda yatırım yapan ülkelerden biri. Özellikle temiz enerji kaynakları konusunda yatırım yapan hükümet, bu sayede akıllı şehir yöntemlerinde manevra alanı kazandı. Ontario merkezli bir akıllı şebeke hareketine sahip Kanada, vatandaşlarına daha kaliteli bir yaşam sunuyor.
Avrupa’da da durum çok farklı sayılmaz. Korunan şehir dokuları ve kültürleri, günümüz teknolojileriyle oldukça iyi bir şekilde harmanlanıyor. Avrupa Akıllı Şebekeler Teknolojisi Platformu’yla ortaklaşa çalışan ülkeler, Avrupa’nın akıllı şebeke altyapısını geliştirmede önemli bir rol oynuyor. AB, 2022’ye kadar Avrupa’daki her haneye akıllı ölçüm cihazları yerleştirmek istiyor.
Avrupa’dan ilk örneğimiz Almanya olacak. Bu alandaki çalışmalarına E- Energy adıyla devam eden The Internet of Energy” girişimi adı altında yürütüyor. Girişim amacı doğrultusunda, çöllerde kurulmuş devasa solar tesisleri, ülkenin kıyı ve iç kesimlerindeki rüzgâr çiftlikleri ve bina çatı-bodrumlarındaki küçük güç kaynaklarının birleştirilmesi planlanıyor. Bu girişim 6 farklı pilot bölgede, 6 akıllı şebeke projesi gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Bu konuda oldukça ileri bir seviyede olan Almanya, 80’li yılların başında şu sıralar ülkemizin uyguladığı toplu konut sistemine geçiş yapmış, projenin “insanları ayrıştırdığı” gerekçesiyle bütün toplu konutları dinamitle patlatmıştır.
Akıllı şehirlere örnek ülkelerden bir diğeri de Fransa. ERDF (Electricité Réseau Distribution France), akıllı şebeke girişimini 2008’de gerçekleştiren ülke, Bilişim servisleri sağlayıcı şirketlerden biriyle yaptığı pilot proje kapsamında bilgisayar ağı uygulamaları ve Otomatik Ölçüm Yönetimi’ni (AMM) oturtmayı amaçlıyor.
Pilot proje aşamasında 2 bölgeye 300.000 adet akıllı ölçüm cihazı ve 6.000 “concentrator” (tek bir veri yolu – BUS – ve çok sayıda bağlantısı olan bir aygıt) uygulanmış. Birlikte çalıştığı şirket haricinde birkaç şirket ve EPRI (Elektrik Gücü Araştırma Enstitüsü) gibi kurumlar da ERDF ile işbirliği içinde.
Nihayetinde, ERDF 35 milyondan fazla akıllı ölçüm cihazını tüm Fransa’ya uygulamış olacak. Elektrik Distribütörleri Topluluğu (GALED), dört yerel elektrik distribütörü şirketin birliğinden oluşuyor. GALED, 2008’de 90.000 haneye akıllı ölçüm cihazları uygulaması yapmış.
Bu konudaki son örneğimiz ise Hollanda. Hollanda’da akıllı şebeke dönüşümü için görevlendirilmiş bir yönetim birimi bulunmasa da şirketler, şehirler ve kurumlar akıllı şebekeleri benimsemiş ve bu konuda çalışıyor durumda. Örneğin, Amsterdam, sektörün önde gelen şirketlerinden bazılarıyla yaptığı işbirliği sayesinde önümüzdeki 15 yıl içinde hane başına 410 dolar gibi bir masrafla tüm şehri akıllı şebekelerle tamamen donatmış olmayı planlıyor.
Hollandalı araştırma merkezleri, bir yazılım şirketi ve bir hizmet şirketi, akıllı şebeke tabanlı 25 hanelik bir mikro proje geliştirmiş. Hoogkerk’teki “PowerMatchingCity” adlı proje, çeşitli akıllı şebeke teknolojilerini test etmek amacıyla başlatılmış. Hollandalı şirketler tarafından başlatılan bir diğer benzer girişim olan Smart Energy Collective (SEC) ise akıllı enerji konseptleri üretmek için 15 şirketin bir araya gelmesinden oluşmuş. Bu girişimle beraber daha büyük çaplı ve 5.000 civarında şirketin katılımıyla pilot projelerin geliştirilmesinin teşviki amaçlanıyor. SEC, Avrupa’da bugüne kadar yapılmış en kayda değer endüstri gelişimi olarak görülüyor.
11.3. Türkiye ve Akıllı Şehirler
Türkiye’deki akıllı şehir projelerinden bahsedebilmemiz için öncelikle şehirlerin altyapı sorunlarının çözülmesi, köyden kente göçün önüne geçilmesi ve ülkenin yapısına uygun kentsel dönüşüm projeleri başlatılması gerekiyor. Türkiye’nin en büyük iki kenti İstanbul ve Ankara’nın en ufak sağanak yağışta yüzen şehirlere dönmeleri ve şehirlerin gerek kültürel, gerekse de tarihi dokusuna aykırı şekilde gerçekleştirilen “kentsel dönüşüm” şehirleri yaşanılır bir halden çıkartmıştır.
Özellikle köyden kente göç, bu tarz büyük şehirlerini belini bükerken, özellikle İstanbul bu konuda başı en çok ağrıyan şehirlerden biri. Yapılan akıllı şehir anketlerinde ilk 50’ye bile giremeyen İstanbul, sahip olduğu potansiyele karşın gün be gün daha kötüye gidiyor. TOKİ’nin başlattığı kentsel dönüşümle birlikte, şehrin silueti tamamen değişmeye başladı.
1950’li yıllarda Fransız şehir planlamacısı Henri Prost tarafından başlatılan bu kentsel dönüşüm, Haliç’in sanayi bölgesine dönüşümüyle sonlanmıştı. Daha sonra gelen Adnan Menderes, işin boyutunu iyice büyüterek, İstanbul’un kültürel ve tarihi dokusunu yok etmiş, şehir yıllar içerisinde gelen göçlerle de birlikte tanınmayacak hale gelmiştir.
Hali hazırda devam eden kentsel dönüşüm ve açılacak üçüncü köprüyle birlikte şehir giderek büyüyecek ve kendi kendini yutacak.
Bu tarz olumsuzluklara karşın, Türkiye’de belediyeler bazında akıllı şehir hamleleri görmek mümkün.
Bursa Nilüfer Belediyesi, çevreye zarar veren fosil yakıtlar yerine rüzgâr, güneş gibi doğal enerji kaynaklarının kullanılmasını teşvik etmek amacıyla attığı adımlara bir yenisini daha ekledi. Kamu alanlarının aydınlatılmasında güneş enerjisinin kullanılması uygulamasını başlatan Nilüfer Belediyesi, ilk örneği ise Ataevler’deki Yılmaz Akkılıç Parkı’nda uyguladı.
Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve Hayata Artı Gençlik Programı işbirliğiyle başlatılan proje kapsamında Parkın bir bölümüne yerleştirilen güneş panelleri tarafından elde edilen enerji, gece parkın aydınlatılmasında kullanılarak hem çevre korunuyor hem de belediye bütçesine artı değer sağlanıyor.
Bunun yanı sıra IBM İstanbul’da kurduğu “Akıllı Şehirler Teknoloji Merkezi” ile ülkemizi bu konuda bilinçlendirmek ve akıllı şehirler kurmak istiyor. Dünyada bugüne kadar 2 binin üzerinde akıllı şehir projesi gerçekleştiren IBM, İstanbul’daki yeni merkezinde bir şehir yöneticisine gerçek şehir uygulamalarına tanık olma fırsatı sunacak bir ortam yarattı.
Bu tarz projeler ve girişimler gelişim için güzel olsa da kesinlikle yeterli değil. Dünyanın en yaşanılır şehirlerinde ilk 100’e girebilen şehri bulunmayan Türkiye’nin akıllı şehir hamlelerinden önce, izlediği şehircilik politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor.
11.4. Kentlerin Değişmesi Şart Ama Bu Nasıl Olacak?
21’inci yüzyıl teknolojisi bu değişime çoktan kapı araladı. Sabit kameralar, sensörler, kontrol sistemleri ve nesnelerin interneti uygulamaları kentleri akıl hale getiriyor. Kent altyapısı ve kamu hizmetleri bilişim teknolojileri sayesinde daha verimli hale gelirken; vatandaşlarla kent yönetimi arasında iletişim artıyor; enerji, zaman ve kaynak tasarrufu sağlanıyor; çevre ve doğa korunurken kentlerin yaşam kalitesi artıyor. Buna karşılık akıllı kent uygulamalarına yatırımlar kentlerde ekonomiyi ve istihdamı canlandırıyor, inovasyonu ve teknolojik gelişimi tetikliyor.
Dünyada pek çok uluslararası kuruluş, ülke ve kent yönetimi akıllı kent yatırım ve girişimlerini teşvik ediyor. Yüzlerce kentte farklı alanlarda ve farklı düzeylerde akıllı yönetim sistemleri uygulanıyor.
11.5. Kent Yönetimi
Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde bir operasyon merkezi kuruldu. Bu merkezde güvenlik, taşımacılık, enerji ve afet yönetimi dahil kent yönetiminin 30 biriminin kentsel verileri anlık olarak takip ediliyor.
Güney Kore’nin Songdo kent yönetim sistemi sayesinde, gün içerisinde elektrik tüketimi nerede yoğunsa oraya kullanımın düşük olduğu bölgeden enerji aktarmak, toplu taşıma araçlarını trafiğin yoğun olduğu yollardan uzak tutmak, aşırı birikme varsa çöp kamyonlarını program dışı olarak o bölgeye yönlendirmek mümkün oluyor.
11.6. Enerji Yönetimi
Japonya’nın başkenti Tokyo’nun bir banliyösünde kurulan eko-kent “sıfır karbondioksit” üretiyor. Kentte bütün elektrik tüketimi için yüksek verimli cihazlar kullanıyor. Sokak ve ev aydınlatmasında yüzde 100 LED ampul kullanılıyor. Evler hava durumuna göre ısıtılıyor veya soğutuluyor. Evlerdeki çamaşır makineleri bile hava durumuna göre otomatik çalışıyor.
ABD’nin San Francisco kenti, akıllı şebeke sistemini en iyi uygulayan kent. Kentin elektrik ihtiyacının yüzde 41’i yenilebilir kaynaklardan elde ediliyor. LED ampullü akıllı sokak lambaları ile aydınlatma miktarı ve süresi optimumda tutuluyor. Akıllı şebeke sayesinde enerji sektöründe istihdam 10 yılda yüzde 130 arttı.
İsveç’in başkenti Stockholm’de kimse olmadığında aydınlatma sistemlerini otomatik olarak kapatan enerji kontrol sistemlerini evlerine ve işyerlerine yerleştirenlere vergi indirimi sağlanıyor.
Şili’nin başkenti Santiago’da binalarında güneş enerjisi sistemi olanlar ürettikleri fazla elektriği kent şebekesine satabiliyor. Böylece alternatif enerji kaynakları özendiriliyor.
11.7. Altyapı Yönetimi
İngiltere’nin Leeds kentinde sokak lambalarının tamir, bakım ve ampul değişimlerinin Robot kollu insansız hava araçlarıyla yapılması için çalışmalar başladı. Kentte yer altı kablo ve borularının tamiri için robot geliştiriliyor.
İsveç’in başkenti Stockholm’de yollar ve köprüler kameralar ve sensörlerle takip ediliyor, tamir ve bakım çalışmaları zamanında ve gerektiği kadar yapılıyor. Böylece trafiğin önüne geçiliyor daha pahalı tamir ve bakım masraflarından kaçınılıyor.
11.8. Ulaşım
Fransa’nın başkenti Paris’te cüzi bir yıllık abonelik ödeyenler yine cüzi saatlik ücretlerle bisiklet (Velolib) veya elektrikli otomobil (Autolib) kiralayabiliyor. Kullanım bittikten sonra uygun bir park alanına bırakılıyor. Boş araç ve otoparkları akıllı telefon uygulaması ile bulmak mümkün. Sistem şehir içinde araç kullanımını en aza indirmeyi amaçlıyor.
Hollanda’nın Amsterdam kentinde “Mobypark” akıllı telefon uygulaması ile özel şahıslara ait boş otopark alanlarının ihtiyacı olanlara kiralanması sağlanıyor. Böylece trafik rahatlıyor ve kentte yeni otopark alanı açılmasına gerek kalmıyor.
İspanya’nın Barcelona kentinde, kent içi otobüs sistemi enerji ve zaman tasarrufu için yeniden düzenlendi. Hatlar yeniden tespit edildi, otobüs duraklarına varış bilgi sistemi konuldu ve aktarma bilgileri yolculara verildi. Artık otobüsler yaklaştığında trafik ışıkları yeşile dönüyor. Böylece sefer süreleri kısaltıldı.
Avusturya’nın başkenti Viyana’da toplu taşımacılık kartları ulaşım türüne, kat edilen mesafeye ve aktarmalara göre ücreti tüketicinin lehine ayrı ayrı hesaplıyor. Böylece toplu taşıma özendiriliyor.
11.9. Su Yönetimi
İspanya’nın Barcelona kentindeki park ve bahçelerdeki sulama sistemleri bir merkezden takip ediliyor. Sensörler topraktaki nem oranını bildiriyor. Böylece bitkilere tam zamanında yeterince su veriliyor. Böylece bitki ve su kayıplarının önüne geçiliyor.
ABD’nin Las Vegas kentinde su şebekesinin tamamı kaçak ve sızıntılara karşı takip ediliyor. Çölün ortasındaki bu kent bu sayede yeni su kaynağı aramıyor ve mevcut kaynaklarını en verimli biçimde kullanılıyor.
11.10. Güvenlik
ABD’nin California eyaletindeki Santa Cruz kentinde polis kayıtlarını analiz eden akıllı bir sistem geliştirildi. Böylece kentin güvenlik ihtiyacı anlık olarak izleniyor, gerekli yerlere gerekli zamanlarda polis takviyesi yapılıyor, silah ve araç alımı gerektiğinde gerçekleştiriliyor. Böylece kentin güvenlik harcamaları kontrol altında tutuluyor.
ABD’nin Boston kentinde kente elektronik akustik alıcılar yerleştirildi. Böylece bir silah patladığında yeri hemen tespit edilebiliyor.
11.11. Çevre Ve Atık Yönetimi
Singapur dünyada araç kullanımına bağlı trafiği engellemek için sıkışıklık vergisi alan tek kent. Kentte kameralar ve GPS cihazlarıyla trafik sıkışıklığı ölçülüyor ve buna neden olan araçlar otomatik olarak vergilendiriyor.
ABD’nin San Francisco kentinde akıllı atık yönetimi sistemi sayesinde çöplerin yüzde 80’i ekonomiye kazandırılıyor. Kentin 2020 hedefi çöpte “sıfır kayıp”.
Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da sokak lamba direkleri hava kirliliği ölçümlerinde de kullanılıyor.
11.12. Sağlık Ve Erişilebilirlik
Singapur’da yaşlılara ve engellilere dağıtılan özel kartlar sayesinde, onlar karşıdan karşıya geçerken trafik ışıkları daha uzun süre yanıyor.
Güney Kore’nin başkenti Seul’de yaşlılar ve engellilere ikinci el akıllı telefon ve tabletler dağıtıldı. Bunlar üzerindeki uygulamalarla yaşlı ve engellilerin sağlığı düzenli olarak kontrol ediliyor.
Çin’in Şincan kentinde evlerin tümüne “panik butonları” yerleştirildi. Yaşlılar, engelliler ve hastalar bu düğmeye bastığında kısa sürede yardım alıyorlar.
11.13. Bilgi Erişimi
ABD’nin New York kentinde telefon kulübeleri bilgi merkezleri haline getiriliyor. Kulübelerde haberleri izlemek, yakınlardaki indirimli alışveriş olanaklarından haberdar olmak ve kablosuz internete bağlanmak mümkün.
İspanya’nın Santander kentinde 20 bin kamera, yüz binlerce sensör ve ölçüm cihazının topladığı veriler insansız bir analiz merkezinde değerlendiriliyor. Trafik yoğunluğundan hava kirliliğine ve indirimli alışveriş olanaklarına kadar her türlü bilgi kentin akıllı telefon uygulamasıyla Santanderlilere ulaştırılıyor.